Sayfalar

15 Ağustos 2012 Çarşamba

İSİM ŞEHİR HAYVAN

İSİM ŞEHİR HAYVAN
İsim Şehir Hayvan

Biz Müzisyeniz…
İsim Şehir Hayvan tiyatro oyunu Antalya’dan geçti. Yine bir avuç aynı insan izledik oyunu. Okuyan, izleyen, irdeleyen ve farkındalığı olan kitle. Oysa bu oyunun daha çok kitlelerce izlenmesini isterdim. Acaba duyurumu mu iyi yapılmadı yoksa bilet fiyatları mı fazla geldi.
Neyse bu oyun Türkiye’de değil, dünyada bile bir ilk. İlk kez günlük köşe yazıları tiyatro haline getiriliyor. Gitmeden önce çok merak etmiştim ve nasıl olacak acaba demiştim iyi bir Yılmaz Özdil okuyucusu olarak. Oyun başlar başlamaz okuduklarınızı hatırlıyorsunuz ve bu denli güzel senaryo haline getirilmesini heyecanla izliyorsunuz. Metrobus hikayelerine acıklı acıklı gülerken Türk ve Türkiyeli oyununu kalbiniz pır pır atarak izliyorsunuz. Küçük küçük skeçler halinde izlediğimiz oyunun bütününde de bir uyum mevcut. Skeçler bir ya da birkaç yazıdan derlenmiş. Oyuncular seyircilerden heyecanlı olunca ortaya bir çırpıda biten tadına doyum olmayan bir eser ortaya çıkmış…

Biz Müzisyeniz…
Peki, bu ayakta alkışlanan projenin mimarları kim? Nereden kimin aklına gelmiş bu enfes fikir?
Bu oyunun Genel Yayın Yönetmeni Gencay Gürün. Bu fikrin mimari Tiyatro İstanbul’un Genel Müdürü Emin Hamarat. Yöneten usta oyuncu Metin Serezli.
Oyunlaştıran Saygın Delibaş ve Fethi Kantarcı.
Oyuncular: Nusret Çetinel, Sabri Özmener, Hülya Gülşen Irmak, Bilal Çatalçekiç, Burcu Kazbek, Taner Ergör, Banu Çiçek, Aybar Taştekin, Yeliz Şatıroğlu(Aşık Veysel’in torunu), Levent Çimen, Anıl Yülek. Nefistiler. Tıp öğrencisi Banu Çiçek’in yürek sadece bir organ değildir cümlesi, Sabri Özmener’in öğretmen rolü, Nusret Çetinel’in savcı rolü, Bilal Çatalçekiç’in Mustafa ağbiii değişi hafızamdan hiç gitmeyecek oyunculuklardı. Aslında diğer oyunculara kesinlikle haksızlık yapmak istemem, hepsi ama hepsi harikuladeydi.  
Müzisyenler Serdar Aslan, Zafer Aslan ve Alev Azyok. Sözler yazılardan beste ve seslendirme onlardan. Bayıldım doğrusu ve yeni sloganım etliye sütlüye katılmadan “Biz müzisyeniz” demek artık espriyle karışık!  Oyuna ayrı bir ivme katmaları takdire değer.
Emeği geçenlerin birikimlerini merak edenler 15Temmuz 2012 Yılmaz Özdil Gala adlı yazısından okuyabilirler. Ben tüm bu bilgileri oradan okudum. Bu arada oyun turne bitiminde Profilo Alışveriş Merkezi Tiyatro İstanbul sahnesinde Eylül ayından itibaren gösterime girecek. Bana sorarsanız izleyin, izlettirin derim…
Bu oyunu bu hale getiren başta Yılmaz Özdil olmak üzere tüm ekibe tebrikler…
Bu oyundan bana kalan hoş bir anı aman Biz Müzisyeniz…
Evet, artık sadece biz müzisyeniz buralarda…

8 Ağustos 2012 Çarşamba

ALTIN KOZA ADAYLARI-2012/GOLDEN BOLL NOMINEES-2012

19. ADANA ALTIN KOZA FİLM FESTİVALİ
            -ADAYLAR-
Bu yazıya başlarken çok değişik bir duyguya kapıldım. Zaman ne çabuk geçiyor diye düşünmeden edemiyorum doğrusu; çünkü geçen sene de Altın Koza adaylarını yazmıştım. Üzerinden tam bir yıl geçmiş…
            Yine siz değerli okuru bilgilendirmek amaçlı yazıyorum. Her sene de yazacağım umarım. Siz beni okudukça, kendimde bu gücü bulacağım. …ve her sene bir kez daha!
            Lafı çok uzatmadan, başlayalım isterseniz! 19. Altın Koza Film Festivali, 17 Eylül’de Adana’da başlıyor. Kapanış ise 23 Eylül’de gerçekleşecek.
            Bu seneki Altın Koza Film Festivali’nin jüri başkanı ise “Hamam”, “Serseri Mayınlar” ve “Şahane Misafir” gibi filmlere imza atan yönetmen Ferzan Özpetek. Diğer jüri üyeleri ise Eyüp Boz, Hülya Uğur Tanrıöven, Hasan Saltık, oyuncular Nejat İşler, Nurgül Yeşilçay ve yapımcı Zeynep Özbatur Atakan.
Ferzan Özpetek
            Festivalde aday olan filmler:
*Devir (Yönetmen Derviş Zaim)
*Yeraltı (Yön. Zeki Demirkubuz)
Zeki Demirkubuz'dan... Yeraltı
*Lal Gece (Yön. Reis Çelik)
Lal Gece/Night of Silence
*Babamın Sesi (Yön. Orhan Eskisoy ve Zeynel Doğan)
*Ana Dilim Nerede? (Yön. Veli Kahraman)
Ana Dilim Nerede?
*Siirt’in Sırrı (Yön. İnan Temelkuran ve Kristen Stevens)
*Gözetleme Kulesi (Yön. Pelin Esmer)
*Araf (Yön. Yeşim Ustaoğlu)
*Aziz Ayşe (Yön. Elfe Uluç)
*Ateşin Düştüğü Yer (Yön. İsmail Güneş)
Ateşin Düştüğü Yer

*Şimdiki Zaman (Yön. Belmin Söylemez)
*Yabancı (Yön. Filiz Alpgezmen)
*Rüzgarlar (Yön. Selim Evci)
*Yük (Yön. Erden Kıral)
            Bu sene de festival bir hayli zevkli geçecek.
-Su Yılmaz-
                        19TH ADANA GOLDEN BOLL FILM FESTIVAL
                                               -NOMINEES-
            I felt so strange when i started to write this article. I keep think like the time past away so quickly; because last year, i’ve also written about the nominees from Golden Boll Film Festival. It’s been almost a year…
            And for a second time, i’m writing to let you know. When you read my works, i’m be able to write and have the magical power. Like a charm, you know. Every year, one more time!
            Ehem… Ok, then. Let me start, please! 19th Golden Boll Film Festival, starts in September 17th at Adana until September 23th.
            This year’s President of the Jury is Ferzan Ozpetek who is known by his films such as “Hamam/The Turkish Bath”, “Mine Vaganti/Loose Cannons” and “Magnifica Presenza/Magnificent Presence”. He is also well-known around both Italy and Turkey. The members of the jury is Eyüp Boz, Hülya Uğur Tanrıöven, Hasan Saltık,  Nejat İşler (actor), Nurgül Yeşilçay (actress) and Zeynep Özbatur Atakan (producer).
Ferzan Ozpetek
            …and the nominees are:
*Devir (Directed by Derviş Zaim)
*Yeraltı (Dir. Zeki Demirkubuz)
*Lal Gece (Dir. Reis Çelik)
*Aziz Ayşe (Dir. Elfe Uluç)
"Aziz Ayşe/Saint Ayşe"
*Anadilim Nerede? (Dir. Veli Kahraman)
*Siirt’in Sırrı (Dir. İnan Temelkuran and Kristen Stevens)
*Gözetleme Kulesi (Dir. Pelin Esmer)
*Araf (Dir. Yeşim Ustaoğlu)
Araf: A feature film by Yeşim Ustaoğlu

*Babamın Sesi (Dir. Orhan Eskisoy and Zeynel Doğan)
*Ateşin Düştüğü Yer (Dir. İsmail Güneş)
*Şimdiki Zaman (Dir. Belmin Söylemez)
*Yabancı (Dir. Filiz Alpgezmen)
"Yabancı/Stranger" by Filiz Alpgezmen
*Rüzgarlar (Dir. Selim Evci)
*Yük (Dir. Erden Kıral)
            I’m sure the festival’s going to be fantastic.
-Su Yılmaz-
Yük/Load

3 Ağustos 2012 Cuma

MELTEM'İN LONDRA'SI


Sevgili Meltem, Londra yazımı okuyunca şuraları da unutmamak gerek diyerek mesaj attı bana. Bende bunları ek bir Londra yazısı olarak yazalım, ne olur bunları yaz ve blogda yayınlayalım dedim. Kırmadı beni ve bu aşağıda okuyacağınız yazıyı yazdı. Eline sağlık Meltem’ciğim. Nefis katkıların için çok teşekkürler…
Aylin'in bu güzel ve donanımlı kalemine bir Londra bağımlısı olarak naçizane eklemek istediklerim…
Londra denildiği zaman nedense bende akan sular duruyor, şöyle bir pasaportuma baktığım zaman 14 defa giriş çıkış yaptığımı (yani bu şehre taptığımı) görüyorum...
Aslında yazılacak o kadar şey var ki… Ancak birazını ve herkesin seyahati sırasında en kolay ulaşım yapabileceği yerleri paylaşmak istedim...
Londra ve sanat...
Sanatın kalbi burada, hatta Covent Garden ve Leichester Square de atar... Aksam ustu eski bir balık pazarı olan Covent Garden’da, sokak sanatçıları eşliğinde klasik müzik dinletisi ve butik kafelerde beyaz şarap içmek… Şuraya uğramadan önce piccadlly line uzerinde olan bir durak öncesi Leichester’daki küçük bilet satıcılarından yarı fiyatına (halfprice) opera müzikal ve gösteri show biletlerinizi temin edebilirsiniz… İzlemiş olduğum klasikleşmiş, Phantom of the Opera, Dirty Dancing, Romeo ve Juliet balesi, vb... Covent Garden’da konumlanmış Royal Opera House bunun için biçilmiş kaftan.
London Colosseum ise iç mimarisi gotik tasarım ve tavanı ile muhteşem bir tiyatro binası… Geçen sene bu zamanlar 1 Ağustos’ta, sade ve sadece ünlü tenor grubu ILl Divo’yu (izlemek isteyenler için 26 Eylül İstanbul Kuruçeşme Arena’da) bu ambiansta dinlemek için oradaydım... Yaklaşan konser saatine yakın, İngiliz lady ve lordları arabalarından inerken giydikleri tuvaletler ve suitler ile sanata gösterdikleri saygıyı çok iyi gözlemleyebiliyor ve bu şehrin sanatla yıllar yılı iç içe yaşayıp ayakta kalmasını rahatlıkla anlayabiliyorsunuz...
O2 Stadium Arena…
Canary Warf Manhattan’daki Wall Street benzeri Londra'nın finans merkezi... Siyah takımlı bay ve bayanların hızlı hızlı yemeklerini yiyip iş çıkışı ünlülerin verdikleri konser ve gece hayatı arenası.
Burası bir durak sonrası yani O2 (ismini Londra'nın telekomünikasyon firması markası sponsorluğundan almıştır) ben burada birçok konserden sadece 12.10.2010’da Andrea Bocelli icin bulundum... Konsere erken gidenler için Canary Warf’a uğrayıp vakit geçirebilirsiniz ya da O2 içindeki British Musical Museum’u ziyaret edebilirsiniz...
Küçük bir anekdot: tiyatroya girerken çıkarken veya arada tüm izlemiş olduğunuz konser ve gösterilerin 5£ civarı satın alabileceğiniz kitapçıkları ile hem konser ve (cast) oyuncu, sanatçı, sanat yönetim kadrosun biyografileri hakkında bilgi sahibi olmak hem de hatıra olarak biletleri ile saklayabilirsiniz…
Restaurant
"Iberica" bir İspanyol restoranı en yakın metro durağı Greatportland Station... Enfes şarapları ve leziz etleri ile harika tatları size sunuyor. Arzu ettiğiniz tüm sos ve zeytin yağlar, kuru etler, zeytinler, mağazada satışa sunulmak üzere sergileniyor… (ben sarımsaklı, yeşil zeytinli ve çörek otlu zeytinyağını aldım ve bitmemesi için kasına gözüne baktım;) )
Baktınız, içiniz dışınız Avrupa stili oldu ve canınız Türk yemeği çekti, mesela ben yoğurtsuz ve Türk kahvesiz yapamam...
Greatportland Station İstanbul meze... "İstanbul meze", Greatportland Station durağının hemen üstünde... Bütün Türk yemekleri ve taze yoğurtları ayranları ve burada da yapılan enfes Türk kahvesi ile memleket özleminizi bir nebze giderebilirsiniz.
Türk kahvesi için medarı iftarımız kahve dünyasi Piccadlly’de Kasım ayında, (tasarımı ve projesi Londra'da olan bir Türk tasarımcıya ait) ilk şubesini açmış bulunuyor... Fiyatlar ayni, Türk kahvesi 3£ lokum ikramı burada da mevcut. 2011 Christmas Eve’de Londra’dayım ve bence Kahve Dünyası’nı ziyaret eden İngilizler bağımlısı olmuş bile… Her yer bomboş; ama Kahve Dünyası dopdoluydu... Ve küçük bir anekdot, en güzel, devasa cam ağacında kendilerini bu şehre ve kahve konusunda uzman rakiplerinin yanına bir an önce entegre etmek için sanıyorum, onlar da gördüm. Tebrikler!
"Nobu" Bir Japon Klasiği
Dubai Palm Atlantis ve Manhattan şubesini de ziyaret ettim tatlar ayni ancak gelen misafirler ve ambians bambaşka... Londra'da iki şubesi var benim favorim 19 Old Park Lane, bu restorana iki defa ziyaret ettim... Örnek: Doğum günümü kutlamak için (Ekim ayı) en yakın kız arkadaşım ile Londra’ya gitmiştik. Rezervasyonumuzu haftalar öncesinden Eylül başında yaptık.
İlk seferinde, Türkiye’deki iş ve cemiyet hayatının sayılı ileri gelenleri ve 2. Ziyaretimde ise, David &Victoria Beckham çifti ile karşılaştık.
En son Londra ziyaretimde "Koffmann's" Berkley Hotelde Blue Bar'ın yanında bir Fransız şefinin dengeli fiyatlanmış, hem de ambiansını iyi tutturmuş küçük restoranını keşfettim. Dipnot: Blue Bar da ilginç bir yer. Masmavi, inanılmaz karakterli bir otel bari.
Bankside elektrik santralinin binasında yer alan Tate Modern, güncel sanata yön veren sayılı kurumlar arasında yerini alıyor. Tate Modern de Picasso, Matisse, Dali gibi modern ustalardan günümüzün kavramsal sanatçılarına kadar farklı seçkileri bir arada bulmak ilham verici bir deneyim... Tate Modern'in 7. Katındaki restoranında James'de Aldridge'in yaptıgı dev resmi mutlaka görün. (Tate modern girişi özel sergiler dışında ücretsiz)
Londra'da Gece Hayatı…
"Londra Tramp" 30 senedir ayakta. Michael Caine ikinci biyografisini yazmış olduğu kitapta diyor ki: " Tramp'e gitmeyi 25 sene sonra benim torunları içeride görmeye başlayınca zorla bıraktım."
"Angel" bu bölge İstanbul Beyoğlu Asmalı Mescit tarzında kendi adıyla metro durağının bulunduğu karşılıklı küçük pub ların var olduğu bölge, çok keyiflidir.
Ozel birine Hediye almak için Erkek butik, niş mağazaları arasında en favorim Jermy street'te Edward'da Green...
CoventGarden/Holborn/Tottenham Court
Covent Garden ve Holborn taraflarına yolunuz düşerse konmuyor street üzerinde konuşlanman iki mağazaya mutlaka uğrayın. Bunlar, birçok ünlü tasarımcıyla yükselişte genç isimleri bir arada sunan "Two See ( 17, Monmouth street) ve eksantrik kadın ve erkek giysileri ve aksesuarlarıyla Philip Stepnes'in mağazası Unconditional ( 16,Monmouth Street)
Nothing Hill, Ladbroke Grove
Londra'nın bence alışveriş cenneti... Kadınların vazgeçilmezi efsanevi iç çamaşırı markası Agent Provocateur'un butiği burada mevcut;). Westbourne Grove doğu-batı ekseninde, uzun bir caddede ve üzerinde sağlı sollu dizilmiş birçok mağaza barındırıyor. Nothing Hill mavi kapılı evleri bulunan kendine özgü bir bölge, Cumartesi günleri bitpazarından tahmin bile edemeyeceğiniz çok ekonomik birçok markanın ürünlerini satın alabilirsiniz. Bunun yanında Vintage ürünler, eski İngiliz blazer ceketler, şapkalar gibi antika eşyalarda mevcut.
"Twenty8Twelve" @Nothinghill gate... Unlu İngiliz sinema oyuncusu Sienna Miller’ın, ablası ile birlikte hayata geçirdiği markası. İsmini Sienna Miller’ın doğum tarihinden alıyormuş.. ( bizzat ablasından öğrendim)
Bir İngiliz klasiği markalaşmış favori iki mağazam, Oxford circius dan Regent street e doğru aşağı inerken karşılıklı konuşlanmış bu iki yerin adları sırasıyla:
All Saints ( İtalyan dizayn ve UK'in pusulu ambiansını birleştiren bir tasarım mağazası,TED Baker( Londra sokaklarında dolaşırken alışverişe TED Baker’dan satın alabileceğiniz sık,yağmur geçirmez yapılı, markanın amblemi olan fiyonklu alışveriş çantalarınızdan başlayabilirsiniz)
Kadınlar için bir vazgeçilmez daha "Crabtree&Evelyn"
Sade ve sadece el ve ayak bakımı üzerine Londra markası çok sık ve niş mağazaları var, (inanın her defasında anneme 16’li kutu kutu bu el kremlerinden taşıyorum, küçük, çanta için ideal,organik ve enfes kokulara sahip bu ürünleri her çantanızda arabanızda kolaylıkla bulundurabilirsiniz...
Knightsbridge "Harrods"
Dodi Fayed’in, Prenses Diana ile geçirdiği trafik kazasında vefat etmesinden sonra Fayed’in babası Harrods’ı Katarlılar’a sattı. Yukarıda verdiğim küçük anekdot ile, bu mağazanın nasıl bir marka ve urun yelpazesi olduğu hakkında biraz kulağınıza su kaçırmıştım herhalde. Tüm dünya A+ tasarım markalarını barındıran oda oda tarihi bir yapıya sahip bir alışveriş lokasyonu. En aşağı katta, kendi markası altında hediyelik ürünleri ve yiyecek içecek ürünleri mevcut. Mutfağınız için çay fincanları, çay kutuları ve bisküvi kutuları da benim sürekli evime taşıdıklarımdan. Bir de taxfree almak isteyenlere söylemek isterim ki. Harrods bu konuda bir profesyonel. İki dakikanız var ise. Hemen aşağıya inip( mutlaka pasaportunuzu yanınıza alın), exchange ve taxfree bölümünden ısınızı hallediyorsunuz. Havaalanında sadece zarfı geçerken posta kutusuna atıyorsunuz, zaten tüm prosedürleri onlar halletmiş oluyorlar ve en geç 1 hafta içinde tüm alışverişinizin %12’si geri iade olarak kredi kartınıza yatmış...
Daha anlatacak gerçekten çok detay var. Klasik olacak; ama Londra anlatılmaz yaşanır.
Hiçbir şey yapamayıp İngilizler’in big smoke diye tabir ettikleri havaya sahip sokaklarda kulağınızda i-pod ve Sting'in size eşlik etmesi ve böylece insanın kendisini dinleyebilmeye vakit bulması için bile Londra’ da bulunmak bence hayattır.
Böyle bir blog ile bizleri buluşturduğun ve bize düşüncelerimizi paylaşma platformu sağladığın için teşekkürler Aylin...
-Meltem Akdağ